FUNGİSTANBUL - PHENOLOGY
FUNGİSTANBUL
|
PHENOLOGY
|
01. FUNGIS
02. BA BAP BA BUM
03. THE
CAPTIVITY
04. PHENOLOGY
05. NUBAR
NUBAR
06. TEARS
OF THE RIVER
07. DAR
HEJIROKE
08. THE
SPIRIT OF OLD TOWNS
09. DANCE
OF THE HORSES
10. KALENIN DIBINDE TAŞ BEN OLAYDIM
Bir ‘doğa, yaşam ve sanat projesi’ olarak yola çıkan Fungistanbul,
‘Phenology’ adlı ilk albüm çalışmasıyla müzikseverlerle buluşuyor. Adını, bitki
ve hayvanların doğal yaşam döngülerini inceleyen bilim dalı fenolojiden alan
enstrümantal albümde, yedi özgün bestenin yanı sıra, üç geleneksel ezgi de
bulunuyor. Amatör ve profesyonel ressam, fotoğraf sanatçısı ve görüntü
yönetmenlerinin katkılarıyla zenginleşen projeyi, müzisyenler Roni Aran, Herman
Artuç, Yıldırım Elden ve Ciwan Ayaz anlattı.
Roni Aran: Fungistanbul’u iki yıl önce
kurduk. Hemen ardından aramıza Ciwan ve Yıldırım katıldı. Doğayla ilgili
çalışmalarımızı devam ettirmek, doğaya dair bestelerimizin sayısını artırmak
istiyorduk. Bestelerle birlikte albüm çalışmasına girdik. ‘Fungi’, mantar âlemi
anlamına geliyor. Mantarlar doğanın döngüsünde önemli bir yere sahip, yaşamı
temsil ediyorlar. Biz de müziğin ve sanatın evrensel diliyle, doğayla olan
bağlarımızı hatırlatmak, doğayla samimi bir iletişim kurarak yeni bir yaşam
biçimi yaratmak istiyoruz. Dolayısıyla, ‘fungi’ ve İstanbul kelimelerini
birleştirerek, anlatmak istediğimiz hikâyeye uygun bir adla yola çıktık.
R.A.: Albümde benim beş bestem var. İçinde bulunduğumuz
esareti düşünürken ‘Captivity’ (Esaret), suların nasıl yok olmaya başladığı
üzerine kafa yorarken ‘Tears of the River’ (Nehrin Gözyaşları), antik kentleri
düşünürken ‘The Spirit of Old Towns’ (Antik Kentlerin Ruhu) adlı besteler
ortaya çıktı. Yıldırım’ın bestesi ‘Dance of the Horses’ (Atların Dansı),
özgürlüğe atıfta bulunuyor. Dert ettiğimiz konuları müziğimize yansıtmaya
çalışıyoruz. Bunları söz olmadan, yalnızca notalarla ifade etmek bazen zor
olabiliyor. Sözler genelde yönlendiricidir; enstrümantal bir eserde, bestecinin
hissi ile dinleyenin duygusu farklı olabilir. Bu farklılık işe güzellik de
katıyor.
Herman
Artuç: ‘Ba Bap Ba Bum’
adlı bestemi, ritmin sadece müziğin değil yaşamın da vazgeçilmez bir parçası
olduğu fikrinden hareket eden ‘Ritm Her Yerde’ adlı projemi anlatırken
kullanıyordum. Bütün çocuklar belli bir ritimle hecelemeye başlarlar; önce
sessiz harfi söyler, ardından sesli harf eklerler. Hepimiz, bir düzenle çıkarız
yola. Sonra anadilimizi öğreniriz. Ben hecelediğimiz o ortak dili,
ortaklığımızı anlatmak istedim.
R.A.: ‘Dar Hejîrokê’, Kürtçede ‘incir ağacısın’
demek. Hepimizin bildiği, tanıdık bir ezgi. Türkmence olarak da, ‘Kalenin
dibinde taş ben olaydım’ şarkısını dahil ettik. Geleneksel şarkıları seçerken,
farklı dillerden, bilinen şarkılar olmalarına özen gösterdik.
C.A.: Roni’yle tanıştıktan sonra doğa
bana tanıdık gelmeye başladı. İlk kez beraber mantar toplamaya çıktığımızda,
doğadan alınan hazzın eşi benzeri olmadığını fark ettim. İhtiyacımız olan
enerjiyi şehirler yerine doğadan alabiliriz. Dolayısıyla müzikal hazzı da
doğadan depolayabileceğimize inanıyorum.