DERYA TÜRKAN & SOKRATİS SİNOPOULOS - İSTANBUL’DAN MEKTUP VOLUME II
DERYA TÜRKAN & SOKRATİS SİNOPOULOS
|
İSTANBUL’DAN MEKTUP VOLUME II
|
CD ÇIKIŞ TARİHİ: 09.MART.2018 CD RELEASE DATE: 09.MART.2018
01.
Gia Des Pervoli Omorfo
02.
İzmir aptalikos
03.
Rast sirto & suzinak sirto
04.
Mandilatos
05.
Nihavend beraber taksim
06.
Omorfi glikia politisa mou &
nikriz kasap havası
07.
Hicazkar zeybek
08.
Beraber taksim
09.
To meraklidiko pouli & Mithat paşa
kantosu
10.
Afino gia sti gitonia
Fonograf, gromafon ve
dolayısı ile taş plaklar İstanbul’a 1900’ün başlarından itibaren gelmiş ve bu
yeni icada yetişememiş tarih kitaplarında büyük harflerle yazılan birçok icracı
kendilerini sadece yaşadıkları dönemde bulundukları çevreye duyurmuş daha sonra
bazıları rivayetler halinde anlatılmış bazıları da ne yazıktır ki "ebedi sessizlik perdesi arkasında” unutulup gitmiştir.
Bu perdeyi ilk defa
açanlardan biri Tanburi Cemil Bey ve Vasilaki’dir.
Bugün Cemil Bey’in
elimizde bulunan az sayıdaki fonograf ve yüz elli kadar plak kaydı ile adeta
çok uzun bir süre küçük bir odada kendi hallerinde uyuyan sesler uyanmışlar,
duyulmaya başlanmışlar ve önce İstanbul’a ardından da Anadolu, Yunanistan,
Suriye, Irak, Mısır ve Tunus’a kadar uzanan büyük bir coğrafya ya dalgalar
halinde yayılmışlardır.
Büyük şair Yahya Kemal
Tanburi Cemil bey hakkında şöyle söylemektedir " ..... Cemil bana şunları anlattı; Kemençeye
başladım, bir nebze şöhretim arttı.
Vasilaki’de o tarihte kemençenin Allah’ı, bana ders vermişti....” Evet,
Kemençeci Vasilaki ve Tanburi Cemil Bey, bir Rum ve bir Türk müzisyen.
Kemençenin iki ustası…
Vasilaki faytondan inerken
kapıyı açıp yere kadar eğilen, kemençenin Allah’ı dediği ustasının yanında
saygı ile sessizce duran, saz çalmaya korkan, onun eserlerinin üzerine üstadım
şeklinde yazan Cemil ve bir akşam dost toplantısında "Hak kelamı söylemek doğrudur, bu memlekette kemençenin üstadı Cemil
Bey’dir” diyen de Kemençeci Vasilaki olmuştur.
Tanburi Cemil Bey,
İstanbul’da Langa’da Rum meyhanelerine Girit’ten Sakız’dan Midilli’den gelen
lavtacı ve kemençecilerin peşinden koşmuş, bazen de şehrin bambaşka bir
köşesinde sırlı seslerin takipçisi olmuş. Öyle ki Cemil Bey’in kendi
hatıralarında ve o günlere şahitlik etmiş kişilerin hatırlarından gitmeyen bu
buluşmalar, âdeta kayıtları maalesef elimizde olamayan birer efsane halinde
bugün bile anlatılır..
Bugün bizde iki dost
(Derya ve Sokratis) olarak işte o günlerde yaşamış isimleri bilinmeyen efsanevi
müzisyenleri düşündük ve onları Cemil Bey ile hayal ettik.